26 Haziran 2021 Cumartesi

Gitmeyi Bilmeyene

 


Gitmeyi bilmediğimizden hırpalanışlarımız..
Ya gitsek boğulsak.. ya kalsak kavrulsak..

Say ki gittin çocuk..
İzlerin kaldı.. onları n'apacağız..

Turgut abi akıl bırakmadı bizde..
Suç ve Ceza'yı yine bitiremedim..
Edip'in Cansever'in canımı sıkıyor..
Mocan hala çok güzel şiir yazıyor..
Ben maviye düştüm bu aralar..
Kırmızı seni hatırlatıyor..

De ki gittim..
Bu nasıl gitmek böyle..

İnsancık Yağması


Taa evvel zamandan başladı bu yağma..
Taa Adem'in elma yiyişiyle..
Toprak tozdan üredi..
Hayvana ruh girdi evrildi..
Vah ki vah.. Elde etme arzusu ile..
Yola düştü bir güruh cefapişe

Taşlıkların arasında idim o vakit.
Kuru sarı otların arasında idim..

Taa o zamandan kimin kimi kıracağını bildim..
Soylarından kırdılar insanı
Hislerinden kırdılar..
Şehvetine de zulmettikleri oldu..
Ar'ını zapt edene kıydılar gördüm.

Yıkanmaktan kelleşmiş İran halısı gibi
Aklayıp paklayıp yere serdiler insancıkları..
Yama tutmaz olunca silkeleyip,
Ayaklarıyla çiğnediler..
Sorsan pek kıymetli idi İran halısı..
Atsalar gönül razı değil saklasalar canı kalmamış

Bir ben değildim gören, bilen
Ay gördü, güneş gördü, gün gördü, gece gördü
Hepsinin lal oldu, ant içerken cıvıldaşan dilleri..
Şehadet ederken hepsi sustu..
Bir ben kustum Adem'in kursağındaki elmayı..

Yanacak mısın Ey Adem..
Ateşine odun atmak için değeceksem de alevlere..
O odunu atacağım..
O güruhun düştüğü yollardan toplayacağım taşları..
Alemdeki tüm cefapişeleri taşlayacağım..






25 Haziran 2021 Cuma

Azad, Bekleyiş

Bir hayat ki
Beli doğru, başı eğri
Dik yürür, fakat yol bilmez belli

Bir hayat ki
Suyu tuzlu, çayı demli
Acıdan haz duyar
Dillere pelesenk olmuş derdi

Bir hayat ki
Vazgeçişi çekilmez, varlığı huzur vermez

Öyle bir hayat ki
Ser a-pa tutsak gibi
Bir medcezir vursa yüreğine
Kırıp atacak tüm zincirleri

14 Haziran 2021 Pazartesi

şiire düşmek

 


gül kokusunda arama boşa..

bir leylağa değer benim tenim..

her bahar umut kokar..

her leylak dökümü şiire düşerim..

aslen şairlik berbat bişeydir..

en karanlık, en gece, en ıssız..

bir tek baharda leylak kokar benim tenim..

ve her leylak dökümü şiire düşerim..

-KURŞUN KALEM-

 

 

               Kurşun kalem denildiğinde akla ilk gelen dışı ağaç vb materyallerle kaplanmış, öğrenim hayatımızın uzunca bir döneminde kullandığımız siyah grafitten oluşan bir çeşit yazma aracıdır. İsminin kurşun olması ise ilk üretildiği yıllarda grafitin kurşun sanılmasıdır. Yani bahsini ettiğimiz kalem kurşun içerikli değildir.

               İşin ironik kısmı ise yapıldığı zamanlar kullanılan malzemenin karışmasıyla ortaya çıkan kurşun isminin günümüzde mecazi olarak tam karşılığını bulmasıdır. Çünkü kalem ya kurşundur ya da kurşunun adresi. Böyle söyleyince insanın üstünde soğuk bir his bıraktığının bilincindeyim. Fakat mesele bıraktığı histen ziyade gerçekten bıraktığı soğukluktur.

               Kalemin en güçlü silah olduğunu pek çok insanın ağzından duymuşsunuzdur. Fikirlerin ifşası ve vardığı hedefler konusunda haklılık payları var elbette. Bense kalemin gerçek bir silah olduğu konusuna değineceğim.

               Bir toplum bilimci olmadığım halde, sade ve belki yer yer fikir kıtlığı olan, sadece görüp duyduklarını araştırıp öğrendiklerini yorumlayan basit bir insan olarak kendi halimde bir durum değerlendirmesi yapıyorum aslında. Toplum bilimci olmadığım vurgusunu yapma sebebim kendimce toplumlar üzerinde kurşun kalemin ne olduğunu yorumlayacak olmamdır.

               Gelişmiş toplumlarda kalem gerçekten güçlü bir silahtır ve başka silaha ihtiyaç duymazlar genellikle.  Az gelişmiş yahut gelişememiş toplumlarda ise kurşun kalem kurşunların hedefini belirleyen bir araçtır GERÇEK KURŞUNLARIN. Gelişmişlikten kastım kesinlikle ekonomik bilimsel ya da teknolojik gelişim değildir. Tamamen insan olma bilincine duyulan saygıya dair gelişimden bahsediyorum.

               Benim içinde yaşadığım coğrafyada ne yazık ki fikir özgürlüğü, basın özgürlüğü olmadığı gibi doğuştan sahip olduğumuzu iddia ettiğimiz yaşama özgürlüğümüz ve hakkımızda yoktur. Bu yaşamıyoruz demek değil, özgür yaşamıyoruz demektir. Hele ki ülke içinde ensesi kalın, arkası kalın, kesesi kalın ve bilhassa kafası kalın insanların fikirlerine ters düşen fikirleriniz ve bunu dile getirme cesaretiniz varsa ömürleriniz o kalın adamların biçtiği kadardır. Bu ömürlere biçilen sürenin sonu ise kurşun kalemin bıraktığı izden daha karadır. Satırlarımı okurken ‘ Bu ne ağır bir ithamdır? ‘ diyebilmenizi yürekten isterdim. Ama pek çoğumuzun şahit olduğu ya da araştırıp bulduğu o kadar çok suikast var ki. Hiç birimizde yazdıklarımı inkâr edecek cümleler olmadığını biliyorum.

               Gazetecisinden siyasetçisine, esnafından büyük işletme sahiplerine …o kadar kanlı kurşunlara tanık oldu ki canım ülkem, şimdi bu yazıyı yazarken kurşun kalemin gerçek kurşun olduğunu iddia edebiliyor bu durumun aksiyle hiç çelişmiyorum.

               Bizim ülkemizde ve bize denk ülkelerde kurşun gibi delip geçen gerçekleri yazan insanlar o kurşunların hedefleri oldular. Az gelişmiş ya da gelişememiş derken kastettiğim toplumlardan biri içinde bulunduğum ülkedir maalesef. Eminim kalemi icat ederken bunların hiçbirini tahmin etmemiştir Conrad Gesner. Ve insanlığın gelişeceğini umduğum, ilerleyen yüzyıllarda hiç kimse inanamayacaktır kalemin gerçekten kurşun olduğuna.

               Kaleminden çıkan kurşun gibi sözlerin kurbanı olan insanların, kurban ediliş biçimlerinden birinin de yine kurşun kalem olması da ironiktir aslında. Çünkü acıdır ki buna şahit olmuşluğumuz da oldu bizim. Birileri çıkar kurşun gibi sözlerle eleştirir ve başka birileri kurşun kalemlerle, akıl hocalarının öğrettiklerinin çizgisinden çıkmadan, yargılanacak aralık bırakmadan, titizlikle ve kurnazlıkla yazdıkları yazılarla gösterirler hedeflerini. Sonra ortaya atılan, ‘Kara Murat Benim!! ‘  nidalarıyla neye feda olduğunun dahi bilincinde olmayan bir genç ‘ kendi fikrimdi ‘ der… Konu kapanır.

               Kurşunu sıkan iki kişidir. Kurban da iki kişidir. Fakat haklı olan mağdur, güçlü olan ise muzafferdir. O halde matematiğin de yanıldığı noktalar vardır. Çünkü kurşunu sıkanlarla kurbanların sayısının eşit olması suçlunun kurban olması anlamına gelmemektedir.

13 Haziran 2021 Pazar

Incir Sütü


Kopardılar mı dallarindaki incirleri küçük kız..
Ham mısın toy musun dinlemediler mi..

Dinlemezler.. Üzülme..
Ilk hasadını hunharca talan ettiler diye üzülme..

Bak gün mavi..
Gündüz umut..
Bahar mı? 
Yine gelecek..

Sen meyve vermekten vazgeçme..

Zaman bu ya, öğretecek elbet..
Öğreneceksin ham meyveden süzülen 
O berrak süte zehir katmayı..
Öğrenecekler destursuz dokununca yanmayı..

Sen meyve vermekten vazgeçme..

Gün mavi..
Gündüz umut..
Bahar diyorum..
Yine gelecek !


4 Haziran 2021 Cuma

aşk olsun

 

her leylak kokusunda.. her mavi gördüğünde.. her kırmızıya dokunduğunda beni hissedemezsen.. aşk olsun çocuk.. her şiire düştüğünde.. her türküye daldığında.. her kalem tutuşunda beni hatırlamazsan.. yine aşk olsun çocuk.. sana hep aşk olsun.. zaten senin adın aşk çocuk..

Gitmeyi Bilmeyene

  Gitmeyi bilmediğimizden hırpalanışlarımız.. Ya gitsek boğulsak.. ya kalsak kavrulsak.. Say ki gittin çocuk.. İzlerin kaldı.. onları n'...