26 Şubat 2021 Cuma

..

Hadi gel çocuk olalım yeniden..
Tozun toprağın içinden koşarak şiir avlayalım..
Oltalarımızın ucuna hislerimizi bağlayarak..
Öğlen uykusunu en güzel uyuyanla
Umut kapmaca oynayalım sonra..
Ve annesini en az üzenle
Dertten yüksek mesela..

11 Şubat 2021 Perşembe

...

isyan her bedende aynı sözcüklerle can buluyor..

ne kadar da kardeş isyankarlar..

her isyankar aynı şeye kahrediyor..

peki o zaman nerede ayrılıyor yollar ?

BİR GARİP DEİST

 Başını secdeye koyduğunda

Göklerden yağanla gözlerinden akanın birbirine karıştığı bir garip deistim ben.

Müslümanlık dergahından geçtim de vardım Tanrı'ya..

Mumlar yakarak da ulaşabilirdim aslında ama avuçlarımı açıp konuştum ilk kez O'nunla..

Yüreğimden çıkanların avuçlarıma konmadan..

Alnım secdedeyken seccadeyi görmeden...

Dilim duadayken dudaklarıma dokunmadan ulaştım;

Doğrudan kavuşacağım yolu buldum da açtım kalbimi...

Öyle bir yoldu ki bulduğum...

Bugüne kadar yapılan en şanlı ibadetler mahzun kaldı yanında...

Fikirlerden arınmış.. Şekilcilikten öte...

Dogmatiktir ya hani bu tür meseleler..

Tam da öyle işte.


En sevdiğim yemeği yerken ulaştım ben;

En güzel rüyamı görürken..

Elimi en derin kestiğinde..

Ve hatta en çok ağrıdığında başım..

Kendi aleminde ağırladı beni...


Beşerden sıyrılmış bir garip deistim ben..

Hem bütün dinlere inanan..

Hem Tanrı'nın varlığını bize öğreten tüm aracı akıllılara şükreden..

4 Şubat 2021 Perşembe

TOZ

Eskidi yüzlerimiz.. eskidi..
Duygular eskisi kadar coşkun değil haliyle
Yaş alıyoruz gün be gün
Kim ister ki kırışmasın çehresi..
Zaman diyorum..
Ne güzel iz bırakır teninde..
Kalp bu.. yorgun düşer belki de
Kim toy kalsın diye sandıklara kapatır ki hisleri...

Eskidik çarşaflar gibi.. koltuklar gibi.. aynalar.. camlar gibi eskidik...
Kim şikayet eder ki yıllanmaktan..
Anıları biriktirmenin en güzel yolu değil midir eskimek..

Eskidik.. fotoğraflar gibi sarardık solduk..
Ucu yırtıldı çocukluğumuzun..
Kırıldı ortasından gençliğimiz..
Kim ister ki hayatın el değmemişini..
Eskiyenleri tamir edip..
Emek verip.. tozlarıyla saklamak varken..

                                            03.01.18

yol

    At gözlüklerimi taktım gözüme..
Dört nala gidiyorum. Bir hedefim yok fakat varmak istediğim yeri biliyorum. O yerin bir adı yok.. bir vakti yok.. Nitelemek mümkün değil. Tek bildiğim vardığımda 'işte burası' diyeceğim. Sonrası mı? Umurumda değil... Umurumda değil..
    At gözlükleri demiştim. Bilerek taktım. Kendim istedim... Yolumdan şaşmamam lazım..
Koşarken hançerler yiyorum sırtımdan.. dallara takılıyor kanatlarım uçmaya çalıştığımda.. 
    Yara bere içindeyim. Olsun.. Umurumda değil...
    Kan revan içindeyim.. halsizim.. yorgunum.. uykusuzum.. Olsun. Umurumda değil...
Durmayacağım. Biliyorum! Durursam yapamayacağım.. 
Vardığım yerde yığılıp kalayım; varamazsam o yolda öleyim.. Olsun. Umurumda değil...
Sevmek ne beter şeymiş.. 'Aşkta gurur olmaz' ne haklı sözmüş..
    Aşkta gurur olmadığı doğruymuş.. Gurur insanda olurmuş..
    İnsanım... Şükür!
yaşadığım tün rezil şeylere rağmen sevebilecek kadar aşık.. söylemeyip parçalana parçalana içime atacak kadar insan!


22.08.19

umut..

karanlık mağaralardan umudu fısıldayan gün ışığım..

deli dalgalardan sığ sulara vuruşum..

dinginliğim.. huzurum.. mutluluğum..

yaprak basan dallardan tomurcuk edensin beni...

sabırla sebatla..

çiçek bile açarım bir gün belki..

                                    05.05.14

3 Şubat 2021 Çarşamba

BEN NOKTASI

zaman ilginç bir kavram...

hem tutamıyorsun, hem de geçsin istiyorsun..

yıllanmak, yaşlanmak da öyle..

saatler, günler, yıllar geçince mi büyür insan ?

yaşadıkları mı büyütür yoksa?

ben 15'imdeyken de 35'tim mesela..

hep iki çocukluydum..

saçlarım hep hırpalanmış, tırnaklarım hep kırık...

ruhum hep çok yorgun ama hep doygundu..

aşkın öğrenilebilir, denenebilir ve hatta bilinebilir olmadığını 9'umda öğrendim..

yine 9 yaşında 'seçilmiş insan' olduğunu düşündüğüm bir yakışıklıdan..

kara sevdayı 22'imde öğrendim 3 yaşındaki bir delikanlıdan..

sabrı öğrendiğimde daha küçüktüm..

ayrılığı da öyle!

sonsuz ayrılığı öğrendiğimde 12 yaşındaydım..

hayatımın nurunu kaybettiğimde..

12 yaşında 35 yaşın verdiği olgunlukla...

ağlamadan vedalaştım mesela kendi pamuk şekerimle

sonra giden pamuk şekerlerin hepsinde kendi kaybım gibi hıçkırışlarımı saymazsak tabi

çocuksu çiğliklerim hiç olmadı benim..

yakıştıramadım kendime bızıklamayı..

13'ümde de kaçmadım hatalarımla yüzleşmekten 18'imde de..

35 yaş olgunluğu bunu gerektirirdi çünkü..


ben hep 35'imdeydim sanki..

ellerim kırışmış, gülüşüm hafiflemiş, kafam biraz aksak...

zaman karmaşık bir kavram..

ve bu karmaşanın tezahürü bütün dengesizliğim..

Orhan Veli'nin 35'i değil benim 35'im

yolun yarısı başı sonu falan değil

yolun neresi olduğu da önemli değil..

benim Ben noktam 35 yaş..

A noktasından çıkıp vardığım..

C noktasına gitmek için durup beklediğim..


son günlerde havalar bir garip, tıpkı hayatlar gibi..

30'umdayım iki çocukluyum.. yaş almanın emareleriyleyim..

ama bugün de 35'imdeyim mesela..

duraklama noktasındayım artık.. 'B'en noktamdayım..

bu noktadan beklentim neyse ona sahibim..

bir müddet; en azından C noktasına yola çıkana kadar istirahat niyetindeyim..

şimdilik 30'umdayım.. 35 yaşında..

çok yakınım.. hemen gerisindeyim.. az kaldı!

bekleyin beni aynalar..

35'lik günler için bekleyin..


KADINA DAİR...

 



ne haddime sana sitem etmek,

ne haddime konuşmak, sana ithafen söz söylemek

ne haddime arsızca yaşamak...

kadınım ya ben..

insani arzular da ne deme,

cümle içinde arzudan bahsetmek.. ne büyük gaflet!

senin gözüne çekemediğin perdenin;

bana kara kefen olmasına itiraz etmek ne demek..

vurduğun yerde gül biter paşam! demek varken;

serzenişler ne kendini bilmezlik...

yatağına yastık yorgan olmak varken 

senden şefkat beklemek ne demek..

kadınım ya ben!


İyi bak bana.. Kadınım ben!

varlığından habersiz olduğun duygularını beslerim senin..

yetemediğin yerde evine aş tenine ilaç olurum..

güzel bak bana.. Kadınım ben!

mutluluğunun müsebbibiyim senin..

gözlerinin güldüğü yerde biter benim gamzelerim..

sevgiyle bak bana.. Kadınım ben!

ömrüme ömür katar senin sevgin..

ömrüm uzadıkça ruhuna yoldaş olurum senin..

İyi bak bana.. Kadınım ben!

köle değilim.. Kadınım ben!

KADIN OLMAK

İnsanı insan kırdı yüzyıllardır.. hepsinin ders alınası bir hikayesi vardı.. kıranın da kırılanın da..

her hayat kendi içinde yaşadı sınavını.. adil olup olmadığı yalnızca tanrı'nın kanaatiyle belirlenecekti.

hepimiz aynı sınavlara girmedik.. hepimiz aynı ateşte pişmedik.. kimin neden ne kadar muaf olduğunu bilmiyorduk..

bildiğimiz tek şey bilmediğimiz bir varlığın er ya da geç bizi adil bir terazide yargılayacağıydı.. nihayeti ya ödül ya ceza olan bi sistem.. 

bilmediğimiz bir sisteme tutunup günü kurtarmaya çalışıyoruz sadece.. sabır !

ne büyük kudret.. nasıl bağışlayıcı.. nasıl azmettirici.. nasıl uyuşturucu.. sabır !

kadın olmanın zor olduğu topraklarda doğdum ben.. benim coğrafyam zordu.. bana başka zordu Ayşe'ye başka Fatma'ya başka.. 

Betty Mahmudi'nin "kızım olmadan asla" kitabını okuyanlar bilir Betty'nin sınavını.. Bilmedikleri Ağrı'daki Fatma'nın sınavıdır.

Betty'nin iyi bir kalemi varmış.. o sınavdan sağ çıkmayı başarmış ve en iyi yazısını yazmış.. en güzel kitabında anlatmış..

Fatma da sağlam çıkmış sınavdan.. yazacak kalemi yokmuş ama O da en iyi abdigor köftesini sınavdan çıktığı gün yapmış mesela.

Zeynep en güzel nakışını işlemiş. Leyla en güzel ütüsünü yapmış. Ayla en güzel şarkısını söylemiş.. Bense en güzel çığlığımı attım.. en güçlüsünü.. en parçalayıcı olanını.. içime içime bağırdım.. sessizlikten yırtıldı ses tellerim..

Bu coğrafyanın kadınları.. hayatta kalmayı başarmış kadınları.. 

En iyisini yapabilmek için en derin yaraya üflemek gerek.. bütün kadınların yarasını tek bedende hissetmek mümkün değil elbette.. bir tanesinin bile yıkacak şiddette olduğunu düşünecek olursak üstelik..

Birbirimizin yaralarından tecrübe ettik hayatı.. empati yapanlar daha hızlı geçti aşamaları.. yapamayanlar daha çok düşüp daha güçlü üfledi son nefesini..

birbirimizin yaralarını gördük görmesine de.. birbirimizi yaralamayı da ihmal etmedik yaşadığımız yüzyıllarda..

her zaman deva olamadık.. dert olduğumuz da oldu bizim..

dert olanın da vardı bi hikayesi deva olanın da.. İnsanı insan kırdı yüzyıllarca.. kadını kadın.. kadını adam.. kadını çocuk.. kadını tanrı..

yaratırken yaşayacak aklı da verdi elbet.. ama duygu dozajlarında bi karışıklık olmuş olmalı.. bilmediğimiz o sistemde yargılanırken tanrıya bunu söyleyeceğim..

muaf olamadığım her sınavın nedenini soracağım.. 


bu benim blogumun ilk yazısı.. elbette yazmaya 'kadın olmak' tan başlayacağım.. 


'kadın olmak' bu coğrafyada.. her coğrafyada.. bu evrende kadın olmak..

En çok bunu yazacağım.. ..





Gitmeyi Bilmeyene

  Gitmeyi bilmediğimizden hırpalanışlarımız.. Ya gitsek boğulsak.. ya kalsak kavrulsak.. Say ki gittin çocuk.. İzlerin kaldı.. onları n'...